Girişimciliğe yeni adım atanlar için sektördeki tecrübeli kişilerden ve yakın çevrelerinden aldıkları tavsiyeler çok değerli. Ancak bazı tavsiye ve fikirlerin girişimcileri yanlış yönlendirdiğine de zaman zaman şahit oluyoruz. Hele ki Türk insanının tam olarak bilmediği bir konuda da olsa fikrini söylemekten kaçınmadığını düşünürsek, girişimcilerin tavsiye alma konusunda seçici olmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Hata yapmak girişimciliğinde doğasında var. Ancak yaptığınız hataların başkalarının tavsiyelerinde değil, kendi fikirlerinizdeki eksikliklerden kaynaklanması çok daha doğru olur. Böylece yaptığınız hatalardan dolayı başkasını suçlama yoluna gitmeden kendi yanlışlarınızdan ders çıkarabilirsiniz.
Tam da bu noktada iyi ve kötü tavsiyeleri ayırabilmenin önemi ortaya çıkıyor. Özellikle genç ve tecrübesiz girişimciler için kötü tavsiyeleri fark edebilmek son derece önemli. Peki, girişimcilere en sık yapılan kötü tavsiyeler neler?
İşte girişimcilerin duydukları anda unutmaları gereken tavsiyeler…
“Eğer yeniysen işe rakiplerini taklit ederek başla”
Farklı bir sektörde girişimciliğe atılan ya da pazara yeni bir ürün veya hizmet sunan girişimcilere en sık yapılan yanlış tavsiyelerden biri her şeye sıfırdan başlamak yerine rakiplerini taklit ederek kolaycılığa kaçmak yönünde oluyor.
Daha önce tutmuş bir ürünün benzerini müşterilere sunan girişimciler ancak rakiplerinin pazar payından büyük bir bölüm alması hiç kolay bir iş değil. Bu durum da girişimciliğin “yenilikçi olma” özelliğine hiç uymaz. Tam aksine aslında ihtiyaç duyulan ancak bu ihtiyacın farkında olunmayan orijinal ürün veya hizmetler çok daha kısa sürede fark edilmeyi ve başarıya ulaşmayı sağlayabilir.
Tabi ki bu rakipleri takip edip doğru yaptıklarını kendi şartlarınıza uygun şekilde değerlendirmemek anlamına gelmiyor. Var olan piyasa koşullarından kopuk, sadece kendi kabuğunuz içinden yaşamakla, rakibin yaptığının aynısının arasında bir yere konumlanmaya çalışmanız daha doğru bir adım olur.
“Yatırımcının kim olduğu önemli değil, önemli olan para bulmak”
Girişim sürecinin en zorlu noktalarından biri de start up aşamasında finansal destek ihtiyacını karşılayacak yatırımcılar bulmak. Bu aşamada girişimcilere sıkça verilen hatalı tavsiyelerden biri de yatırımcının kim olduğunu önemsemeden doğrudan paraya odaklanmak yönünde oluyor. Ancak deneyimsiz, sektör hakkında bilgisi olmayan kişilerin sadece finansal destek sağlaması özellikle “lead investor” olması girişimciler için ileriki süreçte çeşitli sorunlar yaratabiliyor.
İşin başlangıç aşamasında girişime finansal destek sağlayan deneyimsiz yatırımcılar, sektör hakkında bilgisi olmadığı için karlılık ve yatırım dönüşü konusunda girişimcilerin başına dert olabilir. Üstelik girişimi kendisine ait olduğu hissine ve fikrine kapılan tecrübesiz yatırımcılar da azımsanmayacak kadar çok.
“Ucuz ol, sürümden kazan”
Sıradaki hatalı tavsiye ise tam bir klasik. Geleneksel ticaretin olmazsa olmazlarından biri haline gelen “sürümden kazanma” fikri girişimcilere de sık sık empoze edilmeye çalışılıyor. Pazara yeni giren bir girişimci için rakiplerinden belli ölçüde daha düşük fiyat politikası izlemek zaman zaman başarı getirebilir. Ancak bu sınırı tutturmak, fiyat-kalite algısı dengesini sağlamak sanıldığı kadar kolay değil.
Düşük fiyat politikasının girişimciyi zarara sokmaya başladığı noktada fiyatları yükselterek yanlıştan dönmeye çalışmak için çok geç olabilir. Bu nedenle “ucuz ol, sürümden kazan” sözünü doğrudan pazarlama stratejisi haline getirmeden önce çok iyi düşünmek gerekiyor.
Piyasada yer edinebilmek adına fiyat rekabetine girmeyi düşünen yeni girişimcilerin unutmaması gereken bir önemli nokta da, özellikle büyük rakiplerin çok daha büyük sermayeleri karşısında bu yaklaşım ile uzun süre ayakta kalamayacakları.
Tüm bu hatalı tavsiyeler girişimcileri zaman zaman yanlış yönlendirebiliyor, akıllarını karıştırabiliyor. Ancak başarılı bir girişimci olmanın yolu iyi ve kötü tavsiyeyi ayırabilmekten geçiyor…